Albert Einstein Tıp Koleji'nden bir araştırmacı olan sinirbilimci Bianca Acevedo'e göre aşk, raphe çekirdeği, ventral pallidum, çekirdek akümülatörleri ve beynin ventral tegmental bölgelerinde kimyasal bir tepkidir. Bu dört beynin küçük alanları, hormonlar ve genetik ile birlikte, sinirbilimcilerin sevgi biçimleri hissine inandığı yerlerdir.
Sinirbilimciler, gözyaşı şeklindeki ventral tegmental, sevgi duyguları için ana merkezi işlem birimi olduğuna inanırlar. Yeni aşık olan insanlarla yapılan bir araştırmada, deneklerin aşıklarının resimleri gösterildiğinde beynin ventral tegmental alanı aydınlandı. Aynısı, yıllarca evlilikten sonra hala aşık olan insanlar için de geçerliydi.
Rutgers Üniversitesi'nden bir araştırmacı olan Helen Fisher'a göre, aşk beyinde kimyasal bir tahliyeye neden olur. Beyindeki bu kimyasal reaksiyonun, uyuşturucu bağımlılığı ile aynı şekilde çalıştığı düşünülmektedir. Fisher, sevginin bir bağımlılık gibi olduğunu söylüyor. İyi giderse, insanların kendilerini harika hissetmelerini sağlar, ancak yanlış giderse her şey korkunç görünür. Bunun, tarih boyunca insanların öldürdüğü ya da hatta aşk adına öldüğü pek çok öykü bulunduğuna inanıyor. Bunlar, insanların tatmin etmek için her şeyi yapacakları bir özlem hikayeleridir.