Michigan Technological University'ye göre, jeologlar bir sismograf tarafından yapılan kayan yazılara bakıldığında jeologlar yorumlanır. P dalgaları denilen ilk dalgalar küçük ve birbirine yakındır çünkü hızlı hareket ederler. Daha sonra S dalgası olarak adlandırılan daha yoğun dalgalar, ardından bir sismogramdaki en büyük işaretler olarak ortaya çıkan yüzey dalgaları takip eder.
Bir deprem meydana gelmeden önce, sismograf, kimsenin uzak hissetmediği çok küçük, düzenli dalgalar olan mikrodizmleri algılar. Yoğun trafik, okyanus dalgaları, metro trenleri ve rüzgar aynı zamanda mikrosistemlerin nedeni olabilir.
Bir deprem başladığında, sismograf P dalgalarını alır. Bu dalgalar küçük ve hızlıdır, ancak mikrosismlerden daha büyüktür. Bir sismogram, daha sonra S dalgalarından daha büyük ve daha yoğun olan S dalgalarını gösterir.
Bir depremde sismogramın en belirgin kısmı yüzey dalgalarını gösteren alandır. Bu işaretler daha fazla yayılır, çünkü dalgalar P dalgalarından ve S dalgalarından daha düşük bir frekanstır. Yüzey dalgaları daha yavaş hareket eder, ancak sismogramdaki önceki işaretlerden daha uzundur. Dünya yüzeyinin yakınında meydana gelen depremler, sismograf tarafından kaydedilen en yoğun dalgalar olarak kendini gösterir.
Sismograflar, depremleri tespit eden gerçek mekanik sensörlerdir. Bir sismogram, sismograf tarafından yapılan bir kağıt parçası üzerindeki işaretleri ifade eder. Bir sismogram, jeologların bir deprem olup olmadığını belirlerken yorumladıkları şeydir. Sismograflar binlerce mil ötedeki depremleri tespit edebilir.