Ortaçağ şövalyeleri, Avrupa’nın profesyonel savaşçı sınıfıydı; feodal efendilerinin topraklarını rakip efendilerden korumaktan ve yerel kubbeyi efendinin kuralı doğrultusunda tutmaktan sorumluydu. unvanı babadan miras aldı, ancak aynı zamanda şövalyelik işleri için bir ödül olarak verilen bir unvandı. Ortaçağın sonlarında, soylu ve savaşçı sınıfları daha statik hale geldi.
Ortaçağ toplumunda bir şövalyenin asıl rolü, Japonya samuraylarına benzer şekilde, efendisi için savaşlar yapmaktı. Şövalyeler, at sırtından zırhlı savaşta uzmanlaşmış ve uzun kılıç, mızrak, hançer ve çeşitli kör silahlar gibi silahları kullanan seçkin bir savaşçı sınıfıydı. Hristiyan inancının yanı sıra, savaşta kibar görgü kurallarını ve cesaretlerini vurgulayan Şövalyelik Kurallarına göre yürüdüler.
Şövalyeler yalnızca lordlarını diğer lordların saldırılarına karşı korumakla kalmadı, aynı zamanda ihtiyaç duyması halinde ülkenin kralı için askeri bir güç görevi de yaptılar. Kral, tüm lordlardan toprağın savunmasında ya da Haçlı seferleri gibi saldırgan eylemlerde bulunma şövalyeleri teklif etmesini isteme hakkına sahipti.