Sovyetler Birliği'nin çöküşü, o zamanki Komünist Parti Genel Sekreteri Mihail Gorbaçov'un reformist politikalarına ayrılmaz bir şekilde bağlı. Gorbaçov, zorla ve baskıyla uydu ülkeleri ağını yöneten, tek partili, çok etnik gruptan oluşan bir devlette iktidara geldi. Gorbaçov’un reformları, iktidarı sürdürmek için Sovyet mekanizmalarını zayıflatarak, devletin mülklerini elinde tutma ve iç zorlukları aşma yeteneğini zayıflattı.
Sovyet çöküşünün asıl nedeni, 19 Ağustos 1991'de Gorbaçov'u devirip yeni bir Komünist hardliner rejimi kurma teşebbüsüydü. Darbenin, Sovyetler Birliği'ni daha az merkezi otorite ile Avrupa Birliği tarzı bir konfederasyona dönüştürecek bir anlaşmanın onaylanmasının önlenmesi muhtemeldi. Darbe girişimi, Sovyet ordusunun sadık birlikleri, Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in verdiği emirlere cevap vererek, Kremlin’deki göstericilere ateş açmayı reddettiği zaman engellendi.
Abortif darbeyi takip eden aylarda, bir cumhuriyetten sonra bir cumhuriyet, Gorbaçov'un otoritesinin her zamankinden daha zayıf olduğu Moskova'daki merkezi hükümetten bağımsızlık ilan etti. Gürcistan hariç 12 cumhuriyetten 11'inin Sovyetler Birliği'nin dağıldığını kabul eden Alma-Alta Protokolü'nü imzalamasıyla 21 Aralık'ta sona erdi. Toplantıda delegeler, Gorbaçov'un henüz teklif edilmemiş istifasını da kabul etti. 26 Aralık'ta, Sovyet Cumhuriyet Konseyi, varoluştan oy kullandı ve Sovyetler Birliği'nin varlığı sona erdi.