Ayrıştırma uzmanları, Earl Warren’ı ele geçirmek istedi, çünkü ABD Yüksek Mahkemesi’ndeki liderliği sayesinde, devlet okullarının ayrıştırılması oybirliğiyle karara bağlanmadı. Bu, diğer alanlarda da ayrımcılığı yasaklayan yasalara yol açtı.
Warren'in Yüksek Mahkeme adaleti olarak gördüğü ilk dava 1954'te Brown v. Eğitim Kurulu idi. Atamasının Senato tarafından onaylanmasına kadar zamanını alan Warren, adaleti bu konuda ortak bir zemin bulmaya teşvik etti. Nihayetinde, ayrımcılığı sürdürmenin tek yolunun siyahların içsel aşağılıklarına inanmak olduğunu ve yalnızca Yüksek Mahkeme oybirliğinin güney ülkelerdeki ayrılmaya karşı güçlü direnişin üstesinden gelebileceğini düşünerek uzlaşmaya varmaya ikna etti. Hakime karşı çıkan ayrılıkçılar “Earl Warren'ı sulandırmak” hareketini başlattılar çünkü haklı olarak onu mahkemede kararın birleştirilmesinin ardındaki belirleyici güç olarak görüyorlardı.
Brown v. Eğitim Kurulundaki karar, 1950'lerde ve 1960'larda sivil hakları kargaşasını artırdı. Ancak, ayrımcılığı yasaklayan ve tüm vatandaşlara eşit korumayı garanti eden 1964 tarihli Medeni Haklar Yasası ve 1965 tarihli Oy Hakkı Yasası gibi seçmenlerin ayrımcılığını yasaklayan diğer medeni haklar mevzuatına da yol açtı.