Püritenler için iş ve kutsallık birbiriyle yakından ilişkili kavramlardı. Gerçekten de, Tanrı her insana mesleklerini verdiğinden, iş, işin kapsamı ne olursa olsun, Tanrı'nın isteğine saygı göstermenin bir yolu olarak görülüyordu. Bu nedenle, genel olarak konuşursak, finansal başarı kişinin dini görevlerini günlük yaşamda yerine getirmenin doğal bir sonucu olarak görülüyordu.
Bütün işlerin kutsal olma duygusu bazen Puritan meslek öğretisi olarak bilinir. Bu doktrin, ortak çalışmayı kutsallaştırmanın ve bir insanın ruhsal yaşamını dünyadaki yaşamıyla bütünleştirmenin iki yönlü etkisine sahipti. Tüm işler kutsal iş olarak kabul edildiğinden, Puritans'ın bunu sevinç, şükran ve amaç duygusuyla gerçekleştirmesi de aynı derecede önemliydi. Alternatif olarak, boşta kalma, mutlak bir hor görmeyle görüldü ve gerçekte, tüm gerekli emekçi topluluğunu mahrum etmekten bahsetmek yerine, Tanrı'nın kendisini soyma şekli olarak görüldü.
Dünyevi zenginliklerin gelişimi ile ilgili olarak, bunun da, liyakatten değil ilahi iyilik ve muhakeme sonucu olduğu görülmüştür, çünkü yalnızca Tanrı, zenginlik kazanmak için gereken fakültenin armağanlarını verebilmiştir. Buradaki zarafet ve liyakat arasındaki Puritan ayrımı, ilk Kalvinist teolojiyi Katolik inancına karşı iyi eserlerin gücüne iten daha büyük teolojik kaygılarla tutarlıdır. Bu nedenle, yasal olarak elde edilen ve Tanrı'nın lütfuyla güvence altına alınmış olan zenginlikleri reddetmek, onun sorumlu sorumlusu olmaktan vazgeçmek ve önceden belirlenmiş yargısını reddetmektir.