Şiirin Afganistan tarihinde kökleri vardır ve Arap şiirinin Farsça'ya çevrilmesini emreden ilk Pers kralının mahkemesinde başlar. Afganistan’ın çok çeşitli etnik gruplarını birbirine bağlar. Kültürel bilgi ve tarihin büyük bir rezervuarı olarak hizmet etmenin yanı sıra, sözlü edebiyat aynı anda bir iletişim aracı ve eğlence biçimi olarak da çalışır.
Bebekler, annelerinin okuduğu kendiliğinden şiirlerle dinlenir. Afgan çocuklar, eğitimlerine başladıkları andan itibaren kendi şiirleriyle tanışıyorlar ve “Şiraz'ın Divane Hafızası” nı inceliyorlar. Daha sonra, Hafız, Pers dilini ve kültürünü koruyan, bir asır önce yazılmış epik bir şiir olan Shahname'nin çalışmasına adanmış bütün mevsimi olan diğer şairlerle değiştirilir. Bu şiir Homer'in "Odyssey" ile karşılaştırıldı.
Şiir, politikacılar, mollalar ve savaş ağaları tarafından kullanılan önemli bir retorik araçtır. Afgan ve İranlı aydınlar edebi bir mirası paylaştığı için şiir, mülteciler ve ev sahipleri arasında bir diyalog haline geldi. Sadece kültürlerinin korunması için değil, aynı zamanda Afgan mültecilere sunulan birkaç sosyal hareketlilik ve kamu ifadesi yönteminden biri olması nedeniyle de bir bütündür.