İdeolojik açıdan pratik motivasyonlara kadar her şey dahil, batıya doğru genişlemenin birçok nedeni vardı. Pek çok Amerikalı, özellikle de 19. yüzyılda, Batı’daki toprakları talep etmenin içsel bir hak olduğuna inanıyordu. Diğerleri finansal sebeplerden dolayı ya da serbest ve köle devletlerin dengesini etkilemek için taşındı.
Batıya genişlemenin en pratik sebeplerinden biri, zaten nüfuslu bölgelerde aşırı kalabalıktı. Örneğin, 1840’a gelindiğinde, ulusal nüfusun yüzde 40’ı, Appalachian sınırındaki batıda sıkıştı. Jefferson başkanlığında, Amerika Birleşik Devletleri Louisiana Satın Alma ile çok miktarda yeni arazi edindi. Jefferson’ın kendisi, pek çokları ile birlikte, Batı’da toprağa taşınmanın ve edinmenin, Yeni Cumhuriyet’te verilen hakların ve özgürlüklerin doğal bir parçası olduğunu düşünüyordu.
Bu zihniyet, 1840'larda büyük bir popülariteye ulaşan bir teori olan tezahür kaderi kavramıyla daha da ideolojik bir incelik kazandı. Belirgin kadere göre, Amerikalılar batıdaki, Özgürlük alanındaki Amerikan deneyiyle tamamen uyumlu bir hak olan Tanrı'nın verdiği hakla toprak alma hakkına sahipti.
Bununla birlikte, 19. yüzyılın önemli köle tartışmaları ile birlikte, sendikaya getirilen yeni toprakların barışın hüküm sürmesi için köle ve özgür çıkarlar arasında eşit olarak bölünmesi gerektiği açıkça ortaya çıktı. Öte yandan, her kamp yeni bölgeleri edinmenin, bir yaşam tarzının hayatta kalması için, genellikle başkalarının zararına maruz kalması için çok önemli olduğunu gördü. Çoğu durumda, beyaz yerleşimciler ve federal otoriteler, yerli halkların imrenilen topraklara ilişkin hak ve haklarını önemsiz bulmuşlardır.