Hindistan ve Pakistan, uzun süredir etik ve dini ihtilaflar, bölgesel anlaşmazlıklar ve Hindistan’ı hem ABD’ye hem de Sovyet’e hitap eden Soğuk Savaş politikalarının genişlemesi nedeniyle birbirleriyle çelişki içindeler Pakistan ile olan ihtilaflarında Birlik. Ülkeler arasındaki gerginlikler, 20. yüzyılın başlarında sömürgeleştirme çabaları sırasında gerçekten yükselmeye başladı.
Birleşik Krallık, 1947’de Hindistan’da hüküm sürdüğü zaman, Doğu Pakistan ve Batı Pakistan olarak bilinen iki bitişik olmayan, esas olarak Müslüman bölgeleri gibi, laik olmayan, çoğunlukla Hindistan’ın eyaleti oldu. Ülkenin bölünmüş olması ve aralarındaki Hindistan'ın olması büyük bir düşmanlık kaynağıydı. Düşmanlık, Pakistan'ın topraklarının bir parçası olduğunu iddia etmesine rağmen, çoğunlukla Hindistan'ın bir parçası olan Keşmir bölgesine odaklandı. Bu çatışma Birinci Hindistan-Pakistan Savaşı olarak bilinir ve 1947 ve 1948'de devam etti.
1965’te Pakistan, Keşmir’i zorla geri almaya çalıştı ve ikinci bir Hindistan-Pakistan Savaşı’nın çıkmasına neden oldu. Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık nihayetinde Hindistan ile birlikte kaldı, ancak her iki ülke de Pakistan ile yakın ilişkiler kurmaya çalıştı. Doğu Pakistan’ın, 1970’lerin başlarında bir iç savaşın ardından Batı Pakistan’dan siyasi bir varlık olarak ayrıldığına ve şu anda 2016’dan itibaren Bangladeş olarak bilindiğine dikkat edilmelidir.
Son yıllarda, hem Hindistan hem de Pakistan nükleer güç haline geldi. Hindistan “ilk grev yok” politikasını sürdürdüğünü, yani sadece kendini savunmak için silahları kullanacağını, Pakistan ise ilk grev durumunda silah kullanmayı düşüneceğini açıkladı. Bu farklı politikalar iki devlet arasındaki derin güvensizliğe dayanıyor.