Natalie Babbitt'in ödüllü romanı "Tuck Everlasting", Winnie Foster adında genç bir kız hakkında, ölümsüzlüğün sırrını taşıyan garip bir aileye rastlar. Tuck ailesi tehdit altında, Winnie, dünyanın doğal dengesini korumak için kanuna uymak veya kalbini takip etmek arasında karar vermelidir.
O zamanki 4 yaşındaki kızı ile genç kızın ölüm korkusuyla ilgili bir konuşmadan ilham alan Natalie Babbitt, yaşamın ve ölümün doğasını keşfedecek veya belki de daha doğru bir şekilde yaşamın nasıl olduğunu anlatan bir hikaye yazmaya çalıştı ölüm olmazdı. Babbitt'in romanında, ölümsüzlük ilk başta Tuck'lara bir nimettir, ancak zamanla bir lanet olur, çünkü dünyanın güzelliği değişimden ve büyümeden gelir ve bu değişimin bir parçası olmamak yalnızlığa yol açar. Ölümcül olamayacağından, Tuck ailesi sonsuza dek tekrar bir araya gelmek umuduyla sevdiklerini kaybetme acısına katlanmak zorundadır.
Tuck Everlasting'in bir başka merkezi teması, seçimler ve ahlak ile ve bunların her zaman nasıl siyah-beyaz olmadıklarıyla ilgilidir. Karakterlerin her biri çok daha kötü bir felaketi önlemek için ahlaki olmayan eylemlerde bulunmalıdır. Her birinin ölümsüzlüğü sürdürüp sürdürmeme veya hayatın doğal seyrini sonuna kadar takip edip etmeme gibi kişisel ikilemlerle de yüzleşmesi gerekiyor.