Açık kader örnekleri arasında, Teksas ile Güneybatı'nın diğer bölgelerini almak için Meksika ile savaş, Oregon Bölgesi'nde Büyük Britanya ile anlaşmazlık ve ABD'nin Porto Riko ve Filipinler sömürgeciliği anlaşması yer alıyor. Manifest kaderi, ABD’nin Amerikan yerlilerinin topraklarını devralmasını da etkiledi.
Kader tezahürü terimi, pek çok Amerikalı'nın 19. yüzyıl boyunca batıya doğru genişlemek için hissettiği ahlaki, kültürel ve ekonomik zorunluluk anlamına gelir. Bu Amerikalılar kültürlerinin ve hükümet biçimlerinin doğası gereği diğerlerinden daha üstün olduklarını ve başkalarını Amerika imajında yeniden kazanma zorunluluklarının olduğunu düşündü. İlk olarak 1845 yılında gazeteci John O'Sullivan tarafından kullanılan terim, ülkeyi yeni bölgelere genişletme niyetinde olan politikacılar tarafından hızla tahsis edildi. Misyonerler, yerli halkları ilerletmelerini haklı çıkarmak için kullandılar; yerleşimciler, Meksikalı ve Yerli Amerikan toprak sahiplerini mahrum etmek için kullandılar ve işadamları ticari fırsatları araştırmak için kullandılar.
Abraham Lincoln, John Quincy Adams ve Whigs olarak bilinen siyasi parti de dahil olmak üzere bazı Amerikalılar, kadere karşı çıktılar. ABD’nin bir fetih gücü yerine demokratik bir ideal örneği olması gerektiğine ve Amerika’nın batıya ilerledikçe kölelik kavramının ve kurumunun genişleyeceğinden endişe ettiler. Diğerleri tezahür kader kavramının hatalı olduğunu, çünkü demokrasinin empoze edilmek yerine gönüllü olarak benimsenmesi gerektiğini ve bunun ırksal bütünlük pahasına sürdürülmemesi gerektiğini iddia etti.